5 Temmuz 2007 Perşembe

İSMET İNÖNÜ İLE BİR KONUŞMA

Prof. Dr. Utkan Kocatürk


ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 1, Cilt: I, Kasım 1984
--------------------------------------------------------------------------------

AN INTERVIEW WITH İSMET İNÖNÜ

The article presents the text of an interview held in 1973 with İnönü on Atatürk, the War of Independence and recent Turkish history.

--------------------------------------------------------------------------------

Aşağıdaki konuşma 9 Mayıs 1973 günü saat 18.00-20.00 arasında Pembe Köşk’te İsmet İnönü ile yapılmış olup, görüşmede Prof. Dr. Afet İnan da hazır bulunmuştu. İsmet İnönü’nün, Atatürk, Millî Mücadele ve yakın tarihimizle ilgili soruları cevapladığı bu önemli konuşma, ses makinasıyla da tespit edilmişti. Ses bantından, bu konuşmayı ilk defa yazı halinde yayımlıyoruz.

Utkan Kocatürk —Paşam, birinci gelişiniz bu şekilde halledilmiş oluyor. Ocak ayında gelmiş oluyorsunuz, Şubatın son yarısında İstanbul’a dönmüş oluyorsunuz1 .

İsmet İnönü —Bir buçuk aya yakın.

Utkan Kocatürk—Bir buçuk aya yakın bir zaman Ankara’da kalmış oluyorsunuz.. Paşam, bu İstanbul’a dönüşünüz sebebi?

İsmet İnönü —İstanbul’a dönüşüm sebebi..

Utkan Kocatürk—Çünkü bir daha geliyorsunuz, Nisan ayında bir daha Ankara’ya geliyorsunuz. Temelli geliş... Şimdi, bu dönüşünüzün sebebi nedir? Yani niçin İstanbul’a döndünüz?

İsmet İnönü —Şimdi, Atatürk yazmıştır bunu 2.

Utkan Kocatürk—Nutuk’ta var.

İsmet İnönü —Nutuk’ta var, istanbul’da çalışsın diye gönderdim, diyor. Fevzi Paşa çağırdı beni... O da..

Utkan Kocatürk—Harbiye Nazırı olmuştu3.

İsmet İnönü —Harbiye Nazırı idi. Harbiye Nazırı olarak çağırdı beni. Görüştük Atatürk’le, Atatürk gitmemi münasip gördü.

Utkan Kocatürk—Onun üzerine İstanbul’a döndünüz?

İsmet İnönü —İstanbul’a döndüm. Ve Atatürk’le temasta olarak kaldım.

Utkan Kocatürk—Çünkü istanbul’dan da Atatürk’e mektubunuz var efendim. Dönüyorsunuz, 3 Mart 1920 tarihinde Atatürk’e bir mektup gönderiyorsunuz.

İsmet İnönü — Kaç tarihinde?

Utkan Kocatürk—3 Mart 1920. Nutuk’ta da var. Şubatta İstanbul’a dönüyorsunuz, 3 Mart’ta Atatürk’e...

İsmet İnönü — Ne diyorum mektupta?

Utkan Kocatürk—İstanbul durumunu anlatıyorsunuz.. Kuva-yi Milliye aleyhindeki faaliyetlerden bahsediyorsunuz. Atatürk, Nutuk’ta “Çok dikkati çekici bir mektubunu aldım” şeklinde yazıyor. Ondan sonra efendim, ikinci gelişiniz var. Bu Nisan 1920’e rastlıyor. Şimdi, ben bir şey soracağım, ikinci gelişinizde, Celâlettin Arif var, Meclis Reisi, beraber mi geldiniz Ankara’ya? Yani beraber aynı günde mi geldiniz? Yoksa Celâlettin Arif başka günde, siz başka günde mi geldiniz? 4.

İsmet İnönü — Şimdi, Ankara’ya ikinci gelişim, Atatürk’ün beni daveti üzerine oldu. Saffet Arıkan bana tebliğ etti. O tebliğ eder etmez, o gün çıktım... Üsküdar’da askerî bir teşkilât vardı. Orada yattım o gece.. Ertesi sabah asker elbisesi ile karadan yola çıktım.

Utkan Kocatürk—Saffet Bey yanınızda...

İsmet İnönü — Saffet Bey’le beraber.. Üsküdar’da bir askerî merkezdi orası...

Afet İnan —Yalnız, Saffet Bey sizin Erkân-ı Harbiniz mi idi o zaman? Saffet Bey’in vazifesi ne idi?

İsmet İnönü — Saffet Bey’e haber vermişlerdi.

Afet İnan —Ama vazifeli değil mi idi hiçbir suretle?

İsmet İnönü — Saffet Bey bir yerde çalışıyordu. Saffet Bey’e Atatürk tebliğ etti emri, Saffet geldi bana söyledi. Beraber kalktık, Üsküdar’a geldik... Orada... bir askerî karargâh vardı. O karargâh’ta kaldım. O karargah’ta sivil elbisemi değiştirdim, bir asker elbisesi giydim, beraber Saffet’le yola çıktık biz, asker arkadaşların refakatinde...

Afet İnan —Celâlettin Arif?

İsmet inönü —Celâlettin Arif Bey başkanlığında İstanbul’dan giden bir heyete yolda rastgeldik biz. İzmit civarında, Sakarya’dan geçerken rastgeldik, yolda katıldık... Yolda buluştuk...

Utkan Kocatürk —Ankara’ya aynı günde mi geldiniz? İsmet İnönü — Ondan sonra beraber geldik.

Utkan Kocatürk—Aynı günde geldiniz... Şimdi Paşam, burada bir tarih hatası var kaynaklarda. Sizin Ankara’ya ikinci gelişinizi bütün kaynaklar, ansiklopediler de dahil olmak üzere, Türk Ansiklopedisi, islâm Ansiklopedisi 9 Nisan 1920 olarak gösteriyorlar5. Bu tarih nerden kaynaklanmış belli değil! Halbuki bizim bulduğumuz vesikalar, sizin Celâlettin Arifle beraber 3 Nisan 1920’de

İsmet İnönü — Celâlettin Arif ne vakit gelmiş?

Utkan Kocatürk—Celâlettin Arif 3 Nisan 1920’de gelmiş. Çünkü Celâlettin Arif Ankara’ya gelince Kâzım Karabekir’e telgraf çekmiş. Telgrafın tarihi: 3 Nisan 1920.. Kâzım Karabekir’e diyor ki: “Bugün Ankara’ya geldim. Erzurum’daki ahaliye bildirin”. Şimdi elimizde böyle bir vesika var6. Bir de Heyet-i Temsiliye, Celâlettin Arif ve sizin gelişinizi Kâzım Karabekir’e yine telgrafla bildirmiş, o telgrafın tarihi de 4 Nisan 1920. Orda diyor ki efendim, 4/5 Nisan 1920 tarihli telgraf: “..Dün Meclis-i Mebusan Reisi Celâlettin Arif Bey’le beraber Miralay İsmet Bey ve bazı güzide erkân-ı harp zabitleri de gelmiş, parlak merasim yapılmıştır7. Bu iki telgrafa göre sizin...

İsmet İnönü — Celâlettin Arif Bey beraberinde..

Utkan Kocatürk—Beraberinde 3 Nisan 1920’de Ankara’da olduğunuz anlaşılıyor.

İsmet İnönü — Tamam. O’nunla beraber geldik buraya.

Utkan Kocatürk—Sayın Paşam, biz sizin Ankara’ya geliş tarihinizi 3 Nisan 1920 olarak tesbit etmekle, bugüne kadar yazılmış bütün kaynaklardaki 9 Nisan 1920 tarihini suya düşürmüş oluyoruz. Yanlıştır-bu tarih...

İsmet İnönü —Dün geldiler diyen, kim?

Utkaz Kocatürk —Dün geldiler diyen, Heyet-i Temsiliye’nin telgrafı.

İsmet İnönü —Yâni Atatürk’ün telgrafı.

Utkan Kocatürk —Atatürk’ün telgrafı. Öbürü de Celâlettin Arifin. “Ben bugün geldim” diyor.

İsmet İnönü —O da 3 Nisan 1920...

Utkan Kocatürk—Evet, o da 3 Nisan 1920.

Afet İnan —Yalnız Paşam, hangi yoldan geldiniz?... Bolu üzerinden mi geldiniz?... Neyle geldiniz?..

İsmet İnönü —Bolu’dan geldik.

Utkan Kocatürk—Paşam, sizi Atatürk karşılamış. Kitapların yazdığı, o gün sizi Atatürk karşılamış. Bu karşılanış sahnesine dair birkaç şey söyler misiniz? Otomobille mi geldiniz Ankara’ya, nasıl oldu?..

İsmet İnönü —Hayır, yolda at bulduk, atla geldik. Bolu’dan itibaren, daha Bolu’ya gelmeden bize at buldular, at ile geliyorduk...

Utkan Kocatürk—Yani siz de atın üstündesiniz, Celâlettin Arif de atın üstünde, arkadaşlar da atın üstünde...

İsmet İnönü —Hep atın üstündeyiz.. At ile geldik Ankara’ya biz... Geldik, asker elbisesi ile idik. Onları karşılamağa çıkmışlar... Atatürk beni arıyor... “..İsmet nerde?” diyor...

Utkan Kocatürk—Geleceğinizden haberi var mı idi o ekip içinde?

İsmet İnönü —Tabiî biliyor, ordan çıktığımızı biliyor; ama onunla birleştiğimizi, yolda karşılaştığımızı... ondan haberi yok... Duymuş olacak “..İsmet nerde?” diyor.. O kalabalık arasında buldu, gördü beni..

Afet İnan —Yalnız, yeri neresi Paşam, yeri neresi?

İsmet İnönü —Ankara’da zannediyorum, Ankara’da buluştuk. Ondan sonra beraber Karargâhına gittik onun, Ziraat Mektebine8..

Afet İnan —O da mı at ile idi?

Utkan Kocatürk—Ne ile gittiniz efendim? Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili vardı değil mi?

İsmet İnönü — Zannediyorum onun otomobili vardı, onunla geldik. Otomobili yahut arabası..

Afet İnan —Araba da olabilir...

İsmet İnönü —Şimdi, Ankara’da otomobil hikâyesi şudur: Bir çürük, eski otomobil varmış Ankara’da onu bulmuşlar, Atatürk’e vermişlerdi. Heyet-i Temsiliye’de iken Atatürk... Bir otomobil vardı, o da Atatürk’ün bindiği vakti geçmiş bir araba...

Utkan Kocatürk—Başka yok mu idi Ankarada araba?

Afet İnan —Sivas’tan geldiği araba?.. Sivastan gelirken bindiği araba?.. Sivas’tan gelirken bindiği bir araba var...

İsmet İnönü —Otomobil? Onu bilmiyorum ben.

Afet inan —Ama işte buraya geldiği zaman...

İsmet İnönü — Benim bildiğim bir otomobili var... İzzet Paşa Heyeti geldi sonra 9. Onlar güzel bir otomobil ile gelmişlerdi Ankara’ya. O otomobili Atatürk, Garp Cephesi Kumandanı idim, bana verdi. Biz, kendisine tahsisini istedik. Kendi arabası fena idi, onda bulunsun istiyorduk. O, daha ziyade bana lâzımdır diye, Garp Cephesi Kumandanına verdi.

Afet inan —Çok enteresan..

İsmet İnönü — Ve uzun müddet, muharebenin nihayetine kadar, ben aldım o otomobili, o otomobil’de bitirdim.

Utkan Kocatürk—Şimdi Paşam, Mondros Mütarekesini takiben istanbul’da idiniz.

İsmet İnönü — Evet..

Utkan Kocatürk—Atatürk de Adana’dan döndü, İstanbul’a geldi. 13 Kasım 1918’dir gelişi. Şimdi, İstanbul’da bir takım temaslar yaparken, kendi hatıralarında da, Süleymaniye’de sizin evinize geldiğini ve sizinle görüştüğünü söylüyor. Memleket durumunu beraber gözden geçirdiğinizi söylüyor 10. Şimdi, benim aklıma şöyle bir şey geliyor: O günlerde bir vazife veriliyor Atatürk’e... 3. Ordu Müfettişliği ile Anadolu’ya geçecek, Karargâhı kuruluyor. Siz de Atatürk’le temas halindesiniz, evinize geliyor... Atatürk’ün bu Karargâhına sizin de iştirakiniz, Atatürk’le beraber, görüşüldü mü aranızda? Konuşuldu mu? Yahut size, hususî bir vazife ile “Şimdilik burda kal!” şeklinde... Yani merakımız bu....

İsmet İnönü —Atatürk’le, benim beraber gelmemi konuştuk. Beraber, konuştuk.. “Burda kal!” dedi, “Lâzım olduğu zaman çağırırım!” tarzında. Nutkunda da böyle yazıyor. O tarza kaldım ben İstanbul’da.

Afet İnan —Paşam, bu vesile ile ben bir şey sorayım. Hani şu, şimdi ortaya çıkarıyorlar, yok Padişah atlarını satmış da., para vermiş de., git böyle birşey yap demiş diye... yazılar var. Atatürk’e güya öyle söylemiş diye.. Şimdi ben Harp Tarihi’nde bir takım vesikalar, -neşir de ettiler bazılarını- buldum... Karargâhını -14 kişi midir?- tesbit ettikten sonra, filan filan gelecek beraber diye, bir yazı yazıyor, o talimatnameyi aldıktan sonra.. Ki üzerinde tashihler var yeşil kalemle... Onu derdi ki işte, ben kendim yazdırdım, derdi. Hatıratında da öyle ya.. Diyor ki: “Gideceğim, fakat seferi addedeceksiniz benim Karargâhımı. Seferi ve üç aylık da maaşlarımı verdikten sonra hemen hareket edeceğim!” diyor...

İsmet İnönü — Evet..

Afet İnan —Şimdi, buna karşı cevap yok... fakat hareket ediyor...Ben, son zamanlarda Harp Tarihi’nde aynı kâğıdın arkasında bir vesika buldum. Ki verilmiş bu kendisine Hükümet tarafından...

İsmet İnönü — Verilmiş, diyor...

Afet İnan — E., verilmiş ki hareket etmiş... Seferî addedilmesini istiyor. Seferî olunca, daha fazla maaş alırlarmış...

İsmet İnönü — Belki, evet... öyle....

Afet İnan —Ve üç aylık istiyor... Üç aylık verirseniz hareket ederim, diyor... Şimdi onun için, yani Padişahın böyle hususî para vermesi falan mevzubahis değil!

İsmet İnönü —Hayır! Hiç mevzubahis değil... Şimdi Atatürk İstanbul’a geldiği zaman, görüştüğümüz zaman İstanbul’da... İstanbul idaresinin, Padişah idaresinin, -çok temas etmişti- hiçbir ümit olmadığı kanaatinde idi. Yani hiçbir insan yok bunların içinde kanaatinde idi. Bakalım ne yapacağız?.. Böyle çıktı yola...

Utkan Kocatürk — Şimdi Paşam, Atatürk’ün İstanbul’dan bir vazife ile çıktığı malûm. 9. yahut 3. Ordu Müfettişliği vazifesiyle çıkıyor. Şimdi, bir kısmına göre, yani bir kısım tahlillere göre, Hükümet tarafından İstanbul’dan uzaklaştırılmak üzere gönderildi Atatürk. Diğer bir görüşe göre Samsun’a, yani Anadolu’ya çıkmak istiyordu, bizzat bu vazifeyi kendisine, arkadaşları vasıtasıyla, kendisi yarattı. Yani Anadolu’ya çıkmak için... Cevat Paşa var, Cevat Çobanlı., vs. yakın arkadaşları ile temas ederek, böyle bir vazifeyi kendisine verdirtti ve Anadolu’ya çıkmak için böyle bir yolu seçti. Böyle de bir düşünce olabilir... Şimdi siz, bu görüşlerden hangisine katılabilirsiniz? Yani Atatürk’ün Anadolu’ya gidişi, bizzat İstanbul’dan uzaklaştırılmak gayesiyle mi vuku bulmuştur?..

İsmet İnönü — Hem İstanbul’dan uzaklaştırılmak gayesi var, hem de Doğu asayişi gittikçe karışır bir hale geliyor, zahiren onlara hâkim olacak bir Ordu Kumandanı gönderiyor lar...

Utkan Kocatürk — Ve bu Ordu Kumandanı gönderirlerken, Atatürk’e inanmış durumdalar mı? Yani Atatürk’ün yapacağı icraatın İstanbul Hükümeti adına olacağına inanmış durumdalar mı?

İsmet İnönü — Atatürk’ün yapacağı işlerden İstanbul Hükümetinin haberi yok! Ama Atatürk’ten istifade etmek fikrinde İstanbul Hükümeti âzası arasında ihtilâf olabilir... Bir kısmı, yani vazife verirsek, gönderirsek, orada çalışır, biz de ondan kurtulmuş oluruz...

Utkan Kocatürk — Bir kısmı bu düşüncede olabilir...

İsmet İnönü — Böyle düşünmüş olabilir... Galip ihtimal budur. Çünkü Atatürk İstanbul’da iken, İstanbul Hükümeti için hakikaten bir baş derdi halinde idi. Herkesle görüşüyor, herşeye karışıyor, memleketin tehlikeye gittiğini söylüyor, ne tedbir düşünüyorlar, ne yapacaklar, bunların hepsi ile hergün uğraşıyor.

Utkan Kocatürk—Yani uzaklaşsın diye İstanbul’dan, bir vazife mi buldular?

İsmet İnönü —Bu tarzda iken, Doğu Anadolu’da, asayiş de bahis konusu... Hem orduya hâkimiyet, hem asayiş, bu da bahis konusu. O zaman, bunun arıyorlar ağzını vazife kabul eder mi, diye... Kabul ediyor. Bunu uzaklaştırmak istiyorlar İstanbul’dan. Benim intibam bu.

Utkan Kocatürk —Şimdi Paşam, bir de şöyle bir hadise var. Daha Mondros Mütarekesi imzalanmadan evvel İzzet Paşa Kabinesi kurulurken Atatürk, Ahmet izzet Paşa’ya telgraf çekiyor u. Gerekirse diyor, Kabine’de bana da vazife verin. Kendisi bir vekâlet istiyor, nazırlık istiyor.

İsmet İnönü —Millî Müdafaa Vekilliğini istiyordu. Harbiye Nazırlığını kendisine vereceklerini ümit ediyordu.

Utkan Kocatürk—Ne gibi düşüncelerle böyle bir vazifeyi istemiş olabilir Atatürk?

İsmet İnönü —Mütareke’nin neticelerini, uğrayacağı müşkülâtı sezmiş olmakla yalnız! Harbiye Nazırı olursa, memleketin müdafaası işi için, orada mümkün olan hazırlığı yapar. Yani iş nihayet, memleket müdafaasına müncer olabilir sezisi Atatürk’te en evvel doğmuştu. Böyle kabul etmek lâzım.

Utkan Kocatürk—Şimdi Paşam, bir sual daha sorayım. Millî Mücadele başladıktan sonra İstanbul Hükümeti evvelâ Atatürk’ü idama mahkûm ediyor, Divan-ı Harp kararı var hakkında 12. Arkadan Fevzi Paşa’yı, Çakmak’ı idama mahkûm ediyor13 ve nihayet 1920 Haziran ayında Miralay İsmet Bey’i, sizi idama mahkûm ediyor 14 ve hatırladığıma göre 15 Haziran 1920’de Vahdettin bu kararı tasdik ediyor, gıyaben sizin hakkınızdaki idam kararını tasdik ediyor. Şimdi, Kâzım Karabekir hakkında böyle bir muamele görmüyoruz. Yani Kâzım Karabekir hakkında İstanbul Hükümetinin bir idam kararı, Padişah tarafından tasdiki, yahut Kâzım Karabekir’in İstanbul’a geri çağrılması, vazifeden azledilmesi gibi bir hadise gözümüze çarpmadı, yok.. Buna mukabil Kâzım Karabekir her an Heyet-i Temsiliye ile irtibat halinde.. Atatürk’e yardım ediyor. Erzurum Kongresi’nin toplanmasına çalışıyor. Tevkif edin diyor istanbul Hükümeti Atatürk’ü, etmiyor. Yani, hem Millî Mücadele tarafına bu kadar yardımları dokunmasına rağmen istanbul Hükümeti o’na karşı açık bir cephe almıyor... Bunun sebepleri ne olabilir?..

İsmet İnönü —Şimdi... Karabekir’le Mustafa Kemal Paşa’nın birbirlerinden uzak oldukları kanaati umumî idi; yani yakın bir dostlukları yok ve fikirleri birbirine uymaz... Birbiriyle geçinemez.. Bu zan umumî idi.

Afet İnan —Daha o zaman mı?

İsmet İnönü —O zaman umumî idi. Ben, birinci defa Ankara’ya geldiğim zaman Karabekir’le Atatürk asıl o zaman tam... onları tam beraber olmuş gördüm. Ben, birinci defa istanbul’dan Ankara’ya geldiğim zaman Atatürk’ün bana söylediği ilk sözlerden biri, Kâzını Karabekir’le arasının tahmin olunmıyacak kadar yakın ve samimî olduğunu, söylemek oldu. Çünkü, bak nasıl olmuş?.. Atatürk, istanbul Hükümeti ile muhabere esnasında, mücadele ederken istifa ediyor., istanbul Hükümetine karşı... Erzurum Kongresinden evvel bu., istifa ediyor, Ordu Kumandanı iken ordunun dışında vazifesiz bir insan haline geliyor... Bu vaziyette Kâzım Karabekir, bütün karargâhını alıyor, kendisi başta, ata binmiş olduğu halde, Atatürk’ün bulunduğu yere geliyor. Ne söyliyecek diye herkes merak ediyor... Zaten birbirine uzak zannediliyor... Şimdi beriki vazifeden düşmüş, Karabekir de onu tebliğ etmeğe geliyor gibi bir vaziyet, tahmin var.. Geliyor Karabekir, selâm veriyor, “Ben ve ordum emrinizdeyiz!” diyor. “Ben ve kıtaatım sizin emrinizdeyiz, ne emrederseniz onu yapacağız!” diyor, istifa etmiş Atatürk’e... Oturuyorlar, canciğer konuşuyorlar. Nasıl olacak?.. Memleket tehlikeye gidiyor, her taraftan tehlike var, çok çalışmak, uğraşmak lâzım. Karabekir’in vazifesi var, orada duruyor, bırakmamak lâzım onu.. Atatürk, ondan sonra, uğraşacağım ben, diyor. Ve yardımcı oluyorlar bütün işlerinde... Kongreler yaparken, dolaşırken, gerek şahsî emniyeti, gerek fikirlerinin yürümesi., bunlar için Karabekir, sonra Fuat Paşa, bunlar yardımcı oluyorlar.

Afet İnan — Ama, işte sorduğumuz Paşam... İstanbul Hükümeti sizlere karşı bu kadar çetin davranıyor da ona karşı niye yapmıyor?..

İsmet İnönü —Bu kadar teferruatını bilen yok.. Biz üçümüz, Atatürk’ün doğrudan doğruya karargâhını teşkil ediyoruz. Bizi başka türlü tasavvur etmeye imkân yok..

Utkan Kocatürk—Sizin durumunuz açık, cephe almışınız. Zaten İstanbul’dan kaçarak gelmişiniz...

İsmet İnönü —Gelmişizdir, benim için bir şey yok.. Fevzi Paşa’nın vaziyeti, Harbiye Nazırı idi, ordan çekilmiş., geldi. Ama Fevzi Paşa da ayrıldıktan sonra, İstanbul’dan ayrıldıktan sonra, son derece dikkatli idi. Eskiden Hükümette bulunmuş Harbiye Nazırı olarak., ondan sonra davet edilmiş, mehil istemiş, tetkik ediyorum demiş, karar verdikten sonra çıktı geldi, Fevzi Paşa.. 15 İşte İstanbul Hükümetinin takdiri.. Söylüyorsunuz da meselâ diğer daha bazı insanlar var idama mahkûm olmuş...

Utkan Kocatürk—Ali Fuat Paşa var.. Geniş bir liste var idama mahkûm olanlar hakkında. Ali Fuat Paşa var..

İsmet İnönü —Ali Fuat Paşa var mı?

Utkan Kocatürk—Var tabiî, babası var Ali Fuat Paşa’nın, Mustafa Fazıl Paşa... Bunlar hep idama mahkûm edilenler arasında..

Afet İnan —11 Mayıs 1920 kararı.

İsmet İnönü —Benimle beraber?

Afet İnan —Siz Haziranda!

Utkan Kocatürk—Birkaç liste var efendim, yani bir Atatürk’le beraber olanların listesi var.. Sonra da Fevzi Paşa ile beraber olanların.. Yani bir iki ay ara ile böyle bir kaç liste, idama mahkûm olanların listeleri neşredilmiş...

İsmet İnönü —Hepsi lıir listede değil demek? Evvelâ yalnız Atatürk’ün..

Utkan Kocatürk—Evvelâ yalnız Atatürk.. Ondan sonra Fevzi Paşa, o duyuluyor.. Üçüncü olarak da Haziran ayında sizin idam kararınız var..

İsmet İnönü —Sonra diğerleri?

Utkan Kocatürk—Sonra da peyderpey... Yani meşhurlar artık bitiyor.. Diğerleri başlıyor.. Böyle bir durum var..

Afet İnan —Ama işte Karabekir’in idam kararı yok?

İsmet İnönü —Ne öğrenmek istiyordun şimdi? Karabekir’e vesaireye niçin yok?

Utkan Kocatürk—Hah., bunu merak ediyoruz yani?..

Afet İnan—Ne geri çağrılıyor...

İsmet İnönü —Bunun sebebi eskiden Atatürk’ten uzak olduğu zannolunan o zannın devam etmesine verilebilir... Şeydir adam, ne yapsın demişlerdir orda falan.. Kim bilir nedir?..

Utkan Kocatürk—Meselâ şimdi, Kâzım Karabekir’e güveniyorlar... Atatürk istifa ettikten sonra Ordu Müfettişliğinden, Ordu Müfettiş Vekilliği Kâzım Karabekir’e veriliyor16.

İsmet İnönü —Tamam.

Utkan Kocatürk —Yani Atatürk’ten boşalan yeri, İstanbul Hükümeti, onu tayin suretiyle dolduruyor. Demek ki, sizin dediğiniz böyle bir zan, bu tutumda rol oynamış olabilir..

İsmet İnönü —Vekilliği İstanbul Hükümeti mi veriyor?

Utkan Kocatürk —Tabiî, İstanbul Hükümeti veriyor.

İsmet İnönü —O da geliyor, orda: “Ben ve ordum emrinizdeyiz!” diyor. Bu safhayı ya biliyor, ya bilmiyor İstanbul Hükümeti.. Herhalde bilmiyor..

Utkan Kocatürk—Bilmiyor, muhakkak bilmiyor.. Bilse, olmaz.

İsmet İnönü —Bilmiyor.. Zaten Atatürk hayret içinde kalmıştı. “Böyle yaptı!” dedi “Karabekir”. “Mükemmel birşey!” dedi. Sonra, Karabekir’e, “İsmet burdadır” diye telgraf çekti kendisi17. İşte o günlerde o... Bana anlattı... Ondan sonra, ben Ankara’ya geldikten sonra Karabekir de tebrik etti beni, “Aman yetiştin, geldin!” diye 18.

Utkan Kocatürk—Sayın Paşam, başlangıçta Millî Mücadeleye karşı çekingen davranan bazı kimselerin, daha sonra Anadolu’ya geçerek Atatürk’le beraber aşkla çalıştıklarını görüyoruz.. Bunların başlangıçtaki bu tutumları, Anadolu’daki gerçek havayı bilmemek dolayısıyla bir kabahat sayılabilir mi? Yani, bilmiyorlar havayı...

İsmet İnönü —Hiç! hiç! İtimat etmiyorlar.. Herkes.. Yani Atatürk’ün bu geniş yürekliliğini gösterir. Ayrılmışlar.. İstanbul Hükümeti ile mücadele ediyorlar, bir kısım insanlar İstanbul Hükümeti ile beraber çalışıyor... Onlar Hükümette çalışmışken, Hükümetten ayrıldıktan sonra onlarla beraber kaynaşıp bir cephede beraber çalışmak, Atatürk’ün kuvvetlenmek için, bütün arkadaşları bir araya getirmek için gayretinin misali olarak söylenebilir. Nitekim sorudan da anlaşıldı, İşte Atatürk, devrimlere, büyük ıslahata başladığı zaman, eski arkadaşları beraber olsunlar ve Atatürk’ü aşırı hareketlerden alıkoymağa çalışsınlar.. Böyle bir fikirle başladı... Terakkiperver Fırkası’nın falan esası böyle bir fikirden başlar. Biraraya gelelim, Atatürk aşırı bir takım şeyler yapıyor, daha ne yapacağı belli değil, bunlara karşı bir mukabil kuvvet, kontur pua19 olsun diye bir teşebbüs...

Utkan Kocatürk—Düşündüler?..

İsmet İnönü —Teşebbüs.. Bu teşebbüsü tahakkuk ettirmek için Fevzi Paşa ve İnönü, böyle bir tertibe girmedi. Yani hatıralarım var, şey etmiyorum ben..

Utkan Kocatürk—Hayır şimdi Paşam, birçok hadisenin içinde bulundunuz. Yani tekzip veya teyit etmek kudretindesiniz..

İsmet İnönü —Hayır! Bir çok insanların şeyinde., kimsenin aleyhinde bulunmak istemiyorum.. Gitmiş olanların... Hatta Atatürk’le dargın olarak ayrılmış olanları bile, Atatürk’ten ayrıldıktan sonra tekrar cemiyete sokmak için gayret sarfettim. Onun için yazamıyorum, hatırat yazmama bir büyük mâni de bu benim! Nasıl inkişaf etti, her birinde ne tekâmül oldu, aramızda ne ihtilâflar oldu, bilinmesinde fayda görmüyorum. Ve Millî Mücadele’nin dar zamanlarında hizmet etmiş olan insanların değerleri, hakları olan ölçüde mahfuz kalsın, istiyorum. Bunun için fazla tafsilâta giremiyorum.

--------------------------------------------------------------------------------

1 Bu konuşma yapıldığı zaman, İsmet İnönü’nün Millî Mücadele’de Ankara’ya ilk geliş tarihini Ocak 1920’nin ilk haftası, İstanbul’a dönüş tarihini ise Şubat ig2o’nin ikinci yarısı, hatta sonları olarak düşünmüştük, ismet inönü de bu hususa kesinlik kazandıracak bir belge veya kaydın kendisinde bulunmadığını, sunduğumuz bilgilerin ışığında Ankara’da kalış süresinin bir buçuk aya yakın olduğunu söylemişti. Daha sonraki araştırmalarımızda ismet inönü’nün Ankara’ya ilk geliş tarihinin 20 Ocak 1920, Ankara’dan ayrılış tarihinin ise 10 Şubat ig2O olduğunu belgesel olarak belirlemiş bulunuyoruz. Bu tesbite göre ismet inönü Ankara’ya ilk gelişinde 20 Ocak 1920-10 Şubat 1920 arasını kapsamak üzere 20 gün kalmıştır. Bk. Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, s. 129, 134, T.T.K. yayını, 1983.

2 Atatürk bu hususta Nutuk’ta şunları söylemektedir: “3 Mart 1920 tarihli, münderecatı fevkalâde calib-i dikkat bir şifre aldım. Bu şifre, istanbul’dan, ismet Paşa’dan geliyordu, ismet Paşa, ben Ankara’ya muvasalattan sonra, Ankara’ya yanıma gelmişti. Beraber çalışıyorduk. Fakat Cemal Paşadan sonra, Harbiye Nezareti makamına Fevzi Paşa Hazretleri geldi. Müşarünileyhin suret-i mahsusada talebi üzerine ve bilhassa mühim bir maksatla, kendisini mevzubahis tarihten birkaç gün evvel istanbul’a göndermiştim.

Mühim olarak mütalaa ettiğimiz, şu idi: Yunanlılar taarruza hazırlanıyorlar. Buna karşı mâkul olan, bütün kuvvetleri seferber ederek muntazam bir harbe girmekti. Bahusus, Fevzi Paşa Hazretleri, bu lüzum ve zorunluluğu takdir etmekte idi. İşte bu hazırlığı yapmak üzere ismet Paşa’nın İstanbul’da bulunması ve hattâ Erkân-ı Harbiye Riyasetine resmen getirilerek temin-i mesaisi, çok nafı olacak idi. Bu maksatla, istanbul’a gitmesine lüzum görmüştüm (Nutuk, cilt: I, s. 393).

3 Fevzi Çakmak 3 Şubat 1920 tarihinde Harbiye Nazırlığına getirilmiştir.

4 Tüm kronolojik kaynaklar -bu konuşma yapıldığı ana kadar- Celâlettin Arif ve İsmet İnönü’nün Ankara’ya geliş tarihlerini ayrı günlerde göstermekte idiler. Soru, bu konuya açıklık getirmek amacıyla sorulmuştur.

5 İsmet İnönü’nün ikinci defa Ankara’ya gelişini 9 Nisan 1920 göstermekle yanılgıya düşen kaynaklar: Türk Ansiklopedisi, İnönü maddesi, s. 156; İslâm Ansiklopedisi, Atatürk Maddesi, s. 744; Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, Gotthard Jaeschke, s. 97; Ankara’nın İlk Günleri, Yunus Nadi, s. 103, İsmet İnönü, Faik Reşit Unat, s. 15; Tek Adam, Şevket Süreyya Aydemir, cilt: II, s. 232; İkinci Adam, Şevket Süreyya Aydemir, cilt: I, s. 138.

6 15. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretlerine.

İstanbul’a ve şahsıma karşı vukubulan taarruzlardan tahlis-i nefs ile hukuk-u milletin müdafaası zımnında bugün Ankara’ya muvasalat eylediğimi lütfen Erzurum ahali-i muhteremesine bildirmenizi istirham eylerim. 3.4.1920.

(Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s. 562) Meclis-i Mebusan Reisi Celâlettin Arif

7 4/5 Nisan 1920 tarihli, Heyet-i Temsiliye’den Kâzım Karabekir’e gelen telgrafın özeti: “Geyve’den itibaren İstanbul’dan kaçabilenler trenle geliyorlar. Oniki mebusla beş güzide ümera-yı askeriye ve Halide Edip Hanım 2 Nisan’da Ankara’ya gelmişler, merasimle karşılanmışlardır. Dün Meclis-i Mebusan Reisi Celâlettin Arif Beyle beraber Miralay İsmet Bey ve bazı güzide erkân-ı harp zabitleri de gelmiş, parlak merasim yapılmıştır (Kâzım Karabekir, istiklâl Harbimiz, s. 566).

8 Mustafa Kemal Paşa, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişini takiben -Heyet-i Temsiliye üyeleri ve maiyetiyle beraber- Ziraat Mektebi olarak yaptırılan binaya yerleşmişti ve burayı karargâh olarak kullanıyordu. Bu bina bugün Meteoroloji Genel Müdürlüğü olarak kullanılmaktadır.

9 Dahiliye Nazırı Ahmet İzzet Paşa başkanlığındaki Bahriye Nazırı Salih Paşa’nın da dahil olduğu İstanbul Heyeti, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmek üzere 3 Aralık 1920 günü İstanbul’dan hareketle 4 Aralık 1920’de Bilecik’e gelmişti. Mustafa Kemal Paşa da 3 Aralık 1920’de Ankara’dan hareketle 5 Aralık 1920 tarihinde Bilecik’e gelmiş ve aynı gün İzzet Paşa Heyetiyle birkaç saat süren bir görüşme yapılmıştır. Mustafa Kemal Paşa görüşmeden sonra Heyet’in İstanbul’a dönüşüne müsaade edilmeyeceğini, beraber Ankara’ya gidileceğini bildirmiştir. Bu suretle izzet Paşa başkanlığındaki İstanbul Heyeti 6 Aralık 1920 günü Ankara’ya getirilmiştir.Mustafa Kemal Paşa’nın amacı Ahmet İzzet ve Salih Paşalara Ankara’daki gerçek durumu göstererek onlardan millî hükümet hizmetinde istifade etmek idi. Heyet Ankara’da iki ay kadar kalmışsa da kendilerinde böyle bir eğilim görülmediğinden istekleri üzerine İstanbul’a dönmelerine izin verildi. Bu izin sonucu izzet Paşa başkanlığındaki heyet 19 Mart 1921 günü Ankara’dan İstanbul’a dönmüştür.

10 Atatürk, hatıralarında bu hususta şunları söylemektedir: Şimdi size mahrem bir buluşmadan bahsedeyim. Süleymaniye sokaklarından birinde hoş bir ev... Buraya vakitsiz ve teklifsiz gitmiştim. Kim olduğumuzu bilmeksizin bizi evin içinde gören hizmetçi kız:

“—Ne istiyorsunuz, Beyefendi hazır değil!” diyordu.

Kızcağıza: “Hele bizi misafir odasına al, bir taraftan Beyefendi de hazır olur!” dedim. Odaya girdik. Hizmetçi kıza fazla bir şey söylemeğe lüzum kalmadan ev sahibi Beyefendi güler yüzü ile içeri girdi:

— Ne haber.. Ne haber.. Bu ne baskın?

Kimdi, tahmin ediyor musunuz: îsmet Bey!

— Vaktim dar, sana hikâyeyi kısaca söyleyeyim, dedim. Ve her şeyi anlattım:

— Ben yerleşinceye kadar sen de bana yardım edeceksin ve iş başladığı vakit yanıma geleceksin!

Veda etmek üzere ayağa kalktım, ellerimi tuttu:

— Biraz daha konuşsaydık, dedi.

İstanbul’da kaldığım kadar benimle mümkün olduğu kadar az alâkalı görünmesini de rica ettim. (Atatürk’ün Hâtıraları (i914-1919), Falih Rıfkı Atay, 1965, s. 113).

11 Mustafa Kemal Paşa, Padişah Vahdettin’e iletilmek üzere -mahrem kaydıyla- başyaver Naci (Eldeniz) Bey’e bir mektup yazmış ve bu mektup başyaver tarafından Vahdettin’e verilmiştir (Hikmet Bayur, Atatürk Hayatı ve Eseri, 1963, s. 164) Mustafa Kemal Paşa aynı anlamda bir telgrafı da doğrudan doğruya Ahmet izzet Paşa’ya çekmiştir (Ahmet Bedevi Kuran, Osmanlı İmparatorluğunda inkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele, 1956, s. 607).

12 Mustafa Kemal Paşa, 11 Mayıs 1920 tarihinde İstanbul Divan-ı Harbi tarafından idama mahkûm edilmiş, bu karar 24 Mayıs 1920 tarihinde Vahdettin tarafından onaylanmıştır (Beraberinde Divan-ı Harb kararıyla idama mahkûm edilenler: Ali Fuat Paşa, Kara Vasıf, Ahmet (Alfred) Rüstem, Adnan (Adıvar), Halide Edip (Adıvar) v.s.)

13 Fevzi Çakmak, 24 Mayıs 1920 tarihinde İstanbul Divan-ı Harbi tarafından idama ma’hkum edilmiş, bu karar 27 Mayıs 1920 tarihinde Vahdettin tarafından onaylanmıştır.

14 İsmet İnönü, 6 Haziran 1920 tarihinde istanbul Divan-ı Harbi tarafından idama mahkûm edilmiş, bu karar 15 Haziran 1920 tarihinde Vahdettin tarafından onaylanmıştır.

15 Fevzi Çakmak, 19 Nisan 1920 gecesi İstanbul’dan ayrılmış ve 27 Nisan 1920 günü Ankara’ya gelerek Mustafa Kemal Paşa tarafından karşılanmıştır.

16 Atatürk’ün askerlikten ve resmî görevinden istifası üzerine Üçüncü Ordu Müfettiş Vekilliğine İstanbul Hükümeti tarafından 20 Temmuz 1919’da -XV. Kolordu Komutanlığı da uhdesinde kalmak üzere- ek görevle Kâzım Karabekir tayin edilmiştir.

17 Ankara’dan samimî selâmlar göndererek gözlerinden öperim.

20.1.1920 Miralay İsmet — Mustafa Kemal

(Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s. 426)

18 Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine ve İsmet Beye Ankara’dan gelen samimî selâmları pek azîm meserretle karşılarım. İsmet Bey, Rauf Bey’in yerine geldi ise sevincim daha azîm olacaktır. Arz-ı tazimat eylerim. 21.1.1920 Kâzım Karabekir

Mustafa Kemal Paşa’nın cevabı:

İsmet Bey, en nazik ve mühim bir devreye girdiğimizi nazar-ı dikkate alarak bizi kıymettar mesaisinden müstefid etmek ve bu devrenin inkişafına kadar Heyet-i Temsiliye’de bulunmak üzere gelmiştir. Cümleten gözlerinizden öperiz.

(Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, s. 426) Mustafa Kemal

19 contre-poids (kontur pua): karşı denge.

----------------------

* Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Eski Başkan Vekili ve Atatürk Araştırma Merkezi Eski Başkanı -

- ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 1, Cilt: I, Kasım 1984

0 yorum:

Yorum Gönder